Türkiyenin yemek konusunda en iddialı şehirlerinden biri olan Antakya’nın yöresel lezzetleri ne kadar gezerseniz gezin bitmiyor. Ortadoğunun en kozmopolit şehirlerinden biri olmasından nasibini gastronomi kültürü de tabi ki almış. Başta Arap kültürü olmak üzere Türk, Süryani ve daha bir çok milletin en güzel yemeklerini harmanlayan bu şehirde olup da kilo almadan dönmek imkansız. Ben de size bu şehirde en çok keyif aldığım yemekleri anlatmak istiyorum.
Ortadoğu Meze Kültürü
Ortadoğunun meze kültürünün doğup büyüdüğü topraklar olması bir tesadüf değil. Tanışırken, kutlama yaparken hatta evlenirken kalabalık bir sofranın etrafında olan ve bu birlikteliği aynı tabaklardan çeşitli yiyeceklere çatal atarak taçlandıran bir kültürden çıkabilecek çeşit zaten ancak meze olabilirdi. Zeytinyağının etrafında şekillenen bu mezelerin şehirde iyisini Mezeci Nedim Ustadan yedim. Yöresel bir aile işletmesi olan Mezeci Nedim Usta Antakya’nın yerel mezelerini en lezzetli şekliyle müşterilerine sunuyor. Benim bunların içinde en beğendiklerimden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Babağannuş: Közlenmiş patlıcan ezmesinin sarımsaklı süzme yoğurtla karıştırıldıktan sonra zeytinyağı ve pul biberle servis edilmesinden oluşan bir meze. Ustamıza göre mezenin ismi Türkçe’ye şefkatli baba olarak çevriliyormuş. Yörede ğannuş olarak da bilinirmiş.
Fava (Bakla Ezmesi): Nedim Usta’nın en meşhur lezzeti olan Fava için baklalar haşlandıktan sonra tek tek kabukları alınıp püre haline getiriliyor. Tahin ile karışıp üstüne tuz, limon ve sarımsak eklenerek servis ediliyor. Fava Suriye’de de popüler olsa da Türkiye’deki ile aralarında ciddi bir fark da varmış: Suriye’de üstüne sıcak kuyruk yağı gezdirilirken Türkiye’de zeytinyağı gezdirilmekte. Daha önce Suriye’de yapılan versiyonunu da yeme şansı bulmuş biri olarak zeytinyağını favaya çok daha fazla yakıştırıyorum.
Humus: Humus zaten özellikle son yıllarda dünyanın her yerinde oldukça popüler bir meze haline geldi. Haşlanmış nohutun kabukları alınarak tahin ve çeşitli baharatlarla karıştırılmasından elde edilen bu mezeyi Antakya’da her şeyde olduğu gibi yine bol zeytinyağı ile servis ediyorlar.
Muhammara: Muhammara kurutulmuş kırmızı biber, ceviz, az miktar tahin ve çeşitli baharatların zeytinyağı ve nar ekşisiyle süslenerek servis edilmesinden oluşuyor. Bana göre baklayla birlikte kesinlikle denenmesi gerek bir lezzet. Öyle ki çantama 1 kiloluk bir poşet halinde atıp günümün kalanındaki müzelerimi aklım çantamdaki muhammarada kalarak gezdim. 🙂
Et Yemeklerinin Başkenti
İsminde künefeci sıfatı olsa da Asi Künefeleri son yıllarda daha çok geleneksel et yemekleri üzerine odaklanmış. Hatay kültüründe et yemeklerinin oldukça önemli bir yeri var ve bu yemeklerin en önemlileri “tepsi kebabı” ve “lahmi le varka (kağıtta et)” olarak biliniyor. Asi Künefeleri her ikisinde de oldukça başarılı ve bu lezzetleri 1600’lü yıllardan kalma bir han içinde yeme şansı sunmakta. Bir Adanalı olarak 19 yıllık hayatımda ilk defa bir et yemeğini memleketimde yediğim kebaptan daha çok sevdim. Bunu kendime itiraf etmesi kadar yazması da zordu ama bana bu gücü veren yediğim tepsi kebabı oldu. Müze gezmekten acıkacağınız bir gün sonunda iştahla bekleyeceğiniz bir yer.
Biraz da içecek ve tatlı molası!
Haytalı, Lübnan asıllı bir tatlı ancak Antakya’da çok daha popüler. Dondurmalı, serin bir tatlı olan haytalının popüler olmasının sebebi Hataylıların akdeniz güneşinde serinleyebilecekleri kolay bir tatlı aramaları. Altında muhallebi, üstünde güllü bir şerbet ve kaymaklı dondurmasıyla basit olsa da gerçekten oldukça lezzetli olan bu tatlıyı ise şehirde popüler haline getiren yer 110 yıllık bir kıraathane olan Affan Kahvehanesi. Akdeniz sıcağında bir şehri gezerken serinlemek için oldukça lezzetli bir seçenek olan haytalının üzerine de kahvehanenin bahçesinde Antakya usülü geleneksel pişirimde türk kahvesi içmeden kalkmamanızı tavsiye ediyorum. Tabi muhtemelen güneşi kadar sert olan bu kahve şehrin bitmek bilmeyen tarihi caddelerini arşınlamak için de çok güzel bir enerji kaynağı olacak.
Bade Antakya’nın tarihi merkezinde geleneksel bir konakta yer alan şirin bir şarap evi. Hristiyanlık kültürü içinde önemli bir yeri olan şarap, Antakya gibi önemli bir Hristiyanlık merkezinde mutlaka tadılması gereken bir içki. Bade de şehrin mimarisine ve atmosferine uygun, yörenin üzümleriyle yapılan lezzetli bir şarap içme şansı sunuyor. El yapımı şarapları farklı tatlılık seçenekleriyle sunuyorlar. Tam tatlı şaraplarını açıkçası fazla tatlı bulduğum için benim önerim Çalkarası üzümünden yapılan hafif tatlı kırmızı şarap. Tarihi, klasik bir Antakya konağında bulunan şarap evi sizi her anlamda yerel hissetirecek.
Künefesiyle meşhur olan Antakya’nın şehirde en çok öne çıkan künefe işletmesi Ferah Künefe 1948’ten beri, 3 kuşaktır künefe yapan işletme. Etraftaki esnafların söylediklerine göre tadında hiç değişime uğramamış. Sorduğumuzda bunun sebebini çalıştıkları mandıranın da 3 kuşaktır aynı olmasına ve aileden gelen yöntemlerine bağlıyor. Buraya gitmişken aynı mandıranın sütüyle üretilen oldukça lezzetli dondurmalarını da denemeden geçmemek gerektiğini düşünüyorum.
Antakya’dan Dönmeden Mutlaka
Yukarıda deneyimlediğim müthiş yerler dışında girip çıktığım hiçbir yerden pişman olarak ayrılmadım. Saydığım yemekler dışında kibbe, lüleybe, kerk ve zahter gibi Antakyalı ailelerin evlerinde geleneksel olarak yaptıkları yemekleri de deneme şansı buldum. Sokakta yabancı gören insanların direkt eve yemeğe çağırdıkları yerde Akdeniz kültürünü dibine kadar keşfedebiliyorsunuz ve kimse sizin doyduğunuzdan emin olmadan evden gitmenize izin vermiyor. 🙂 Ayrıca Uzun Çarşı’daki baharatçılara da evinize stok yapmak için uğrayabilirsiniz ve sonundan Türkiye’nin ilk ışıklandırılan caddesi olan Kurtuluş’a çıkıp alışverişe devam edebilirsiniz. Bu güzel yemekler dışında Antakya Arkeoloji Müzesi’ni mutlaka gezmenizi, binlerce yıllık Titus Antik Tünelleri’ni keşfetmenizi ve Suriye sınırında, Türkiye’nin en uzun plajında nefes kesen bir manzarayla deniz tatili yapmanızı da şiddetle öneririm. İyi gezmeler ve şimdiden afiyet olsun. Çok yememeye ya da dönüşte tartıya çıkmamaya dikkat edin. 🙂